19.06.2010 Budva- Skadarsko Jezero-Podgorica-Rijeka Crnojevica-Cetinje-5.Bölüm
Bugüne de maalesef ayağımdaki sorunun devam edeceği sinyalleri ile başlıyorum.
Eşim bugünde arabayı tutalım diyor. Hemen İşkodra (Skadar) gölüne gidelim diyoruz, sonrasında da yol bizi nereye götürürse artık.
33.5 euroya full depo benzin alıyoruz ve ülkemizde kullandığımız benzinin pahalılığı konulu sempozyumu! aramızda yapıyoruz.
Karadağ, doğaya doyulacak ülke. Her yerinde farklı bir güzellik karşılıyor bizi yolumuz boyunca.
İşkodra gölü, Balkanlardaki en büyük göl ve Karadağdaki dört milli parktan birisi ( Diğer milli parklar Lovcen, Biogradskagora ve Durmitor) Burası gerçekten bir doğa harikası, yemyeşil dağların arasında ucsuz bucaksız sular harika..Burayı günlerce gezmek gerekir toplamda çok büyük bir alana yayılıyor, biz vaktimiz elverdiğince kabaca dolanıp, haritadan başkent Podgoricaya çok yaklaştığımızı görünce, ver elini Podgorica diyoruz.
Podgorica, 2.dünya savaşından sonra 47 yıl boyunca Titograd olarak anılmış, Yugoslav devlet adamı Josip Broz Tito sebebi ile. Türkler ise 1474 te fethetmiş bu bölgeyi.
Biz şehri şöyle bir araba ile turlayıp, Mall of Montenegroyu biraz geziyoruz. Hava bu arada kapıyor.
Biraz daha orada burada dolaşıp Delta City diye bir alışveriş merkezi görüyoruz, hava da kasvetli, hadi biraz da burayı geziyoruz. İkisinde de farklı bir şey yok, tipik alışveriş merkezi…
Tam çıkarken şiddetli bir yağmur başlıyor. Haritadan bakıp hadi Cetinje’ye gidelim diyoruz. Birkaç kişiye yön soruyoruz ama hepsi ayrı bir yer tarif ediyor, tabela ise bizi sürekli aynı yere atıyor sinir basıyor. Birkaç sefer aynı yeri dolanıyoruz. Tam bu esnada bir polis bizi durdurup evrak soruyor. O bizi anlamaz biz onu anlamaz şekilde anlaşıyoruz, abi Türk olduğumuzu görünce İsmaiiil diyor (artık kimdi İsmail bilmiyoruz, bir tır şöförü filan mı?) bizde gülüyoruz, geç diyor.Yağmur hala devam ediyor.
Yönümüzü nihayet bulunca Cetinje-Niksic yönünde Rijeka Crnojevica tabelasını görüyorum. Burası muhteşem güzellikte bir yer, araştırmalarım esnasında hakkında çok şey okumuş ve resimlerini görmüştüm hemen eşime sap buradan diyorum heyecanla!
Şansımıza yağmur duruyor, gök gürültüleri ise ara ara ben buradayım diyor.
Yol boyu Skadar gölünün muhteşem manzaraları bize eşlik ediyor. Bu yol iki aracın zorlukla geçeceği bir dağ yolu ama dikkatli ve yavaş gittikten sonra sorunsuz.
Rijeka Crnojevica, adını 1479 daki Türk akınından kaçarak buraya yerleşen hükümdar Zeta Ivan Crnojevic’ten alıyor. Yol boyu Stari Most diye bir restoranın reklamı var tabelalarda ama biz varınca fazla turistik ve müşterisiz buluyoruz.
Poslednja Luka diye bir yeri beğeniyoruz hemen girişte ve yol boyu önlü arkalı geldiğimiz Podgorica plakalı beyaz şık Mercedesli abinin de buraya parkettiğini görünce eşim vardır bir hikmeti diyor, iniyoruz. Burası birkaç masalı çok şirin ve gölü tepeden gören bir yer. Hep yerel insanlar var, turist yok, seviniyoruz çünkü biraz ileride köprünün hemen altındaki kalabalık ve bağırtılı turist grupları ile değil, yerel insanların yediği ortamda olup, onların yediği güzel yemekleri yemek istiyoruz.
Cetinje’ye Budva’dan yeni yoldan, eski Kotor-Njegusi-Cetinje yolundan ve Podgorica yolundan direkt ulaşılabilir.
Cetinje, rehber kitaplarda Karadağlıların özgürlük vahası olarak geçiyor (Türkler 3 kez saldırmalarına! rağmen, hiç alamamışlar, valla ben kitabın yalancısıyım!)
Budva’ya varınca Old town’da durup Mega Market’e uğruyoruz, yanındaki minik pazardan da incir (1 kg 3 eur) alıyoruz. Budva’da hava kapalı imiş, plaj işi de yatacakmış meğerse. Saat 18.00 olmuş, eşim çok yoruldu araba kullanmaktan uyuyor biraz. Kalkınca biraz Kamerun-Danimarka maçına bakıyor, ben ise lounge’da internette vakit geçiriyorum.
Saat 10 gibi çıkıyoruz, ayağımın altını bandajlıyorum, sarıp yürüyeceğim artık, gündüz çok yürümediğimden daha iyi sanki.
Old towna yürürken klüpleri kalabalık, ortamı canlı buluyoruz.
Çok aç olmadığımızdan bir pizzacıya oturup bir pizzayı paylaşıyoruz.(12 eur)
Dönüşte işportacı çocuktan Balkan müzikleri cd’si alıyoruz. Çok güzel çıkıyor müzikler.
Yağmur başlıyor. Üstü kapalı bir yere gidelim diyoruz. Slovenska Plaza’daki mekanlardan birinde canlı yerel müzik var. Çok güzel Balkan ezgileri eşliğinde keyifleniyoruz. Yağmur yağmaya, millet kaçmaya devam ediyor, biz rahatız.(6 euro veriyoruz)
Müzik bitene kadar oturuyoruz. Geç oldu artık yatma vakti.
20.06.2010 Budva-Tivat
Hava çok kapalı. Sabah kahvaltı yapıp arabayı vereceğimiz saate kadar gezmek için çıkıyoruz. Tivat’a gidiyoruz. Tivat, düzenli bir yer beğeniyoruz. Liman ve çevresini biraz geziyoruz. Tivat’ta ayrıca havaalanı da olduğundan tercih edilen bir mekan. Fotoğraf makinemizi almadığımıza kızıyoruz.
Otobüs istasyonuna uğrayıp yarın için Dubrovnik biletimizi (13.50 eur kişi başı) alıyoruz.
Güneş nihayet açıyor. Öğlen yemeğimizi otelimizde yiyerek sonrasında plaja gitmeyi planlıyoruz. Dana madalyon, kuzu pirzola, salata, ev yapımı limonata 18.40 euro. Dana madalyon kocaman 4 parça, pirzola 2 parça. Bu ikisi ile bir aile doyar bence. K2 Lounge’da wireless var, hemen oradan Dubrovnik için araştırma yapıp otel rezervasyonu yapıyoruz. Plaja gitme vakti geldi. 6 euroya şemsiye ve 2 şezlong alıyoruz. Plajda hem dinleniyor hem güzel müzikler dinliyor ve denize giriyoruz. Susayınca 500. ml lik 2 kolayı 1 euroya alınca şaka herhalde diyoruz. Denize ve dinlenmeye doyuyoruz bu arada hava tekrar kapıyor, kalkma vakti geldi. Biz odaya varıyoruz, yağmur başlıyor.
Yağmurun pek duracağı yok, sanki gök delindi. Old town planını değiştirerek otelimizde yiyoruz. 2 kişilik balık tabağı (bence 4 kişi doyar bunlarla), ekstra midye ( bu midye kesinlikle buzara soslu olandan daha güzel, kendi halinde yapılmış, eşim bayılıyor bu haline), eşimin tatlı krizi için çikolatalı bir pastaya 30 euro civarı birşey ödüyoruz.
Yağmur gece boyu devam ediyor.