21.06.2010 Dubrovnik-6.Bölüm
Gece boyu gürültü, gecenin üçünde korna ile selamlaşan tanker-tır, müzik sesi, sokaktaki sarhoş bağırtıları, rüzgar uğultusu, yağmur sesi sonrası birkaç saat uyku ile kalkıyoruz. Saat 06.00’da kalkıp toplanıp resepsiyondan lunch packlerimizi alıyoruz. ( Karadağ ve Hırvatistan’da bu adet var. Eğer kahvaltı dahil konaklıyor ve kahvaltı saatinden çok erken otelden ayrılacaksanız, birgün önceden haber verip kahvaltınızı paket yaptırabilirsiniz)
Yağmurdan dışarıda göz gözü görmüyor. Bizle birlikte 2 kız var otelden çıkış yapan biri Avusturyalı biri İsviçreli, bizde otobüse gidiyoruz, taksiyi paylaşalım diyorlar. Taksi çağırıp terminale gidiyoruz.(Taksi 2 eur toplamda, bölüşünce birer veriyoruz)
Hava resmen kış oldu. Budva Terminalinde sohbet ediyoruz hep beraber. İnşallah Dubrovnik’te hava iyidir diyoruz. Komik suratlı bir bebek terminalde durmadan ağlıyor, yazık.. Otobüs gecikmeli de olsa geliyor. Yerleşip yola koyuluyoruz.
Körfezi dolanarak gitme işi bu havada tamamen sıkıntı. Otobüs heryerde durup yolcu indirip yolcu alıyor. Araba kiralayanlar gezme tozma işi bitince Kamenari-Lepetani araba feribotu ile körfezi dolanmadan 10 dakikada karşıya geçebilir.
Nihayet sınıra geliyoruz. Ama bu sefer piyango bize vuruyor! Karadağ’dan çıkarken Duran emmi kılıklı muavinimiz eşimin ismini sesleniyor! Eşim gayet rahat (ben stres içinde) aşağı iniyor, polisle birşeyler konuşuyor, otobüse geri dönüyo bana panik yapma birşey yok ama nerede kaldığımızın belgesini sordu diyor. Yanımda rezervasyon kağıdı var, veriyorum tekrar iniyor. Allah Allah, çıkışta nerede kaldın diye niye sorulur ki, diğer kızlar da merak ediyor, anlatıyorum.( Bizim pasaportlara çok sık olan sorgulama işleri ile karşılaşmamış Avrupalı yol arkadaşlarımıza bu sorular garip geliyor.) Bu arada yandaki İngiliz karı koca da aa Türk müsünüz ne güzel, İstanbul Kültür Başkenti oldu, nasıl gidiyor filan deyince biraz bunun sohbeti beni oyalıyor eşim gelene kadar.
Neyse eşim geliyor, sorular şunlar; bunca gün Karadağda ne yaptın? Nerede kaldın? Otelde o kadar gün ne yaptın?
Eşim, aşağıda polis ana dilinde konuşunca kızmış polise , “Speak English. I don’t understand “diye posta koymuş! (Türk heryerde Türk işte! ) Bunun üzerine çat pat İngilizce bilen bir başka kadın polis gelmiş de anlaşabilmişler. Neyse, sonunda geliyor da otobüs kalkıyor.
Şimdi sırada Hırvat polis var. Herkesin tıkır tıkır toplanan pasaportundan sonra bizim pasaportlarımızın sayfalarına daha dikkatlice bakılıyor ve nereye gidiyosunuz bazlı bir dakikalık konuşma sonrası kazasız atlatılıyor.( Artık arkadaki kızlar bizim sakıncalı olduğumuzu düşünüyor bence. Bende eskiden vize vardı şimdi yok vs.ile olayı toplama çabasındayım! )
Otobüs sonunda Dubrovnike varıyor. Biz bir taksiye binip (65 kuna) Lapad bölgesinde olan Sumratin‘e gidiyoruz. ( Burası 2 yıldızlı bir otel, çok bir şey beklemiyoruz, amacımız gezmek temiz banyo ve temiz yatak. Bir gün rezervasyon yaptırmıştık buraya, otelin yerini ve odayı beğenince üç güne çıkarıyoruz. Son 3 günümüzü Dubrovnik’te geçireceğiz. Hava burada da serin, şu an yağmur yok.
Kore- Portekiz maçı var. Eşim dünya kupasına bu tatilde doydu herhalde!
Günlerimizi kabataslak planlıyoruz. Hava iyi olursa deniz eksenli, değilse de şehir eksenli. Oraya buraya yolculuk havamız yok, Dubrovnik’te takılacağız.
Odaya geri gelip eşyalarımızı yerleştirirken yağmur başlıyor. Birkaç saat uzanıyoruz, sonrasında çıkıp Babin Kuk bölgesini yürüyerek geziyoruz, şemsiyemizi de alarak.
Sonrasında ise hala acıkmadığımızı farkederek old towna gidelim diyoruz. Old towna otobüs var (6 numara) ama biz yürümek istiyoruz, ayağım artık iyi. Yürümeyi özlemişiz, bacaklarımın açıldığını hissediyorum yürüdükçe. Dolana dolana old towna varıyoruz, şunu söyleyeyim çok ciddi bir mesafe var, bence 10 km. filandır. Kondisyonunuz iyi değilse veya sıkılacaksanız tavsiye etmem.
Geçen sene tüm tarihi,turistik yerleri gezdiğimizden rahatız. Old towna gelince hafif birşeyler yemek istiyoruz. Salata ve içecek iyi geliyor bize.(136 kuna.) Hava serin ama old town kalabalık, yağmur yok. Bizde amaçsızca bir o sokağa bir bu sokağa girip çıkıyoruz, kafa dağıtıyoruz. Birer tatlı alıp (23 kuna) gezmeye devam ediyoruz.
Artık iyice yorulunca Tisak ‘tan bilet alıp 6 nolu otobüse binip dönüyoruz fakat lafa dalıp durağımızı kaçırırak biraz daha yürüyoruz! Anlaşılan bugün bize yürü gelmiş!
Otelimize vardığımızda yerlerin old towna göre ıslak olduğunu görüyoruz, buraya biraz yağmur yağmış herhalde.İyi yorulduk, biraz tv sonrası uyuyoruz. Otel iyi, yatakları rahat ama maalesef ses yalıtımı pek yok, yan odadaki suyu açtığı anda ses bizim odada…
22.06.2010 Dubrovnik
Elafiti adalarına gidelim desek bu havada hiç tadı olmayacağından old town civarına gitmeye karar veriyoruz.
Old town kalabalık. Turist grupları her yerde. Hatta bizim turlardan da görüyorum. Ellerinde tabela ile geziyorlar.
Gezip, hediyelik eşya alıyoruz. Gundilic pazarına uğruyoruz. Burası sabahları kurulan bir sebze
meyve ve yöresel tatlar pazarı.
Öğle vakti yemeklerini merak ettiğim liman tarafındaki Lokanda Peskarija’da yiyoruz. Kalamar grill, siyah risotto,ahtapot salata, balık patesi eşliğinde mutluyuz. Burası ile ilgili fiyatı not almamışım ama şunu söyleyebilirim old townda olması sebebi ile aşırı kalabalık, yemekler gayet güzel, salata porsiyonu çok küçük.
Gezme tozma işleri bitince otobüse binip bu sefer durağımızı kaçırmadan! iniyoruz. Biraz dinlenme ve tv vakti.
Akşama çorba içmek istiyoruz. Bir yer bulup oturunca bolonez spagettiyi görüyoruz ama etler hep karışık buralarda domuz eti ile (Korculada Lenni buralarda cevapcicide filan da karışık et kullanılır , tedirgin oluyor iseniz yemeyin demişti, hatta ben ona liste yaptırmıştım neleri yemeyelime dair.) o sebeple hiç kıyma türü şey yemediğimizden soruyorum. Kız etin %100 dana olduğunu, kendilerinin de Boşnak Müslüman olduklarını söyleyince ikna oluyoruz. 2 çorba, salata, 2 spagetti, 1 lt. jamnica soda, 1çaya 190 kuna veriyoruz. Bu arada Arjantin’e futbol oynatmıyor Yunanistan başta, ama sonuçta yeniliyor.
Hediyelikçilerden ufak tefek birşeyler alıyoruz. Gece oldu artık uyku vakti.
Yarını bu bölgede geçireceğiz.
23.06.2010 Dubrovnik
Hava yine kötü. Herkes üstünde montlar, yağmurluklarla kaç gündür. Bazı soğuk ülkelerden gelen insanların yüzünden o ifadeyi okuyabiliyorum, eee hani denize gelmiştik der gibi. Memleketime şükrediyorum hiçbir yerde deniz açlığı hissettirmiyor.
Kahvaltı sonrası valiz toplama, internet (otelde 30 dk.15 kuna), hesap öde, lunch pack iste, yarın sabah için havaalanına taksi ayarlama işlerini hallediyoruz. Para bozdurduğumuz Splitska Bank’ın duvarları neşeli bir sanat galerisi gibi.
Doc Kerum alışveriş merkezinde alışveriş yapıyoruz biraz. Yakındaki Pekara Rustica’da tatlı birşeyler alıp yandaki kafede (kafe bar Doc) kahve eşliğinde yiyoruz.(toplam 38 kuna)
Yakın çevreyi geziyoruz biraz daha keyfimizce kimseye ayak uydurma zorunluluğu olmadan, özgürce..
Tatil budur, dinlendik, şarj olduk. Biz uyuduk uyandık otelin yanındaki tenis okulunda hoca hala minik çocukları (5-7) çalıştırıyor. Galiba şampiyonlar böyle çıkıyor. Biz olsak bu rüzgarlı havada çocukları asla göndermeyiz, hele de saatler süren antremana. (en az 3 saat çalıştılar )
Akşam vakti otel bahçesinde güzel canlı müzik eşliğinde yemek. Çok kaliteli bir müzik var, maç tvde açık, sesi kısık.Dana eskalop,salata,içecek. Gezimiz hakkında yorumlarımızı, enlerimizi, sevdiklerimizi paylaşıyoruz.
24.06.2010 Dubrovnik-Zagreb-İstanbul
Hırvatistan Havayollarından, İstanbul’da iken aldığımız biletlerimizle Dubrovnik’ten Zagreb’e uçacağız.
Sabah 04.00 kalkıyoruz. 04.45’te bizi bekleyen taksiye binerek havaalanına varıyoruz.( 35 euro)
Uçak 6.25 ama kalkış 30 dk. rötarlı. 08.20 de Zagreb’teyiz. Vakit geçirip son kunalarımızı harcıyoruz.
Thy ile business uçacağımızdan lounge’a gidiyoruz. Zagreb’teki business class lounge’u sakın bizimkiler gibi beklemeyin. Minicik bir oda, sıkıcı. Yiyecek içecek olayı da başarısız.
Hırvat freeshopu bizden ucuz. Alışverişimizi buradan yapıyoruz.
Vaktimiz geldiğinde uçağımıza binip güzel ve kalabalık İstanbulumuza ayak basıyoruz.
Mutluyuz.