Mostar-8.Bölüm
10.08.2009
Gezimizin Hırvatistan bölümü bitti, artık heyecan ve merakla beklediğim Bosna Hersek var. Otobüsümüz yol aldıkça, Türkiye’ye gidiyor gibi hissediyorum kendimi, saçma bir şekilde…
Hırvatistan toprakları içinde Neum diye bir bölge var. Yaklaşık 5 km.lik bir alan ve burası Bosna’nın denize açıldığı alan. Buradan da yolcu alıyor otobüsümüz. Burada otobüsler yavaşlıyor pasaport anonsu yapılıyor.İlk Hırvat polis biniyor otobüse (çıkış yapıyoruz ya), sonra o iniyor bu sefer Boşnak polis biniyor. Pasaportlarımızı görünce suratlarımıza tekrar bakıp! gayriihtiyari bir iç geçirip! tek tek tüm sayfalara uzunca bakıyor nihayet geri veriyor, hayret ediyorum.( Sonra Bosna’da tanıştığımız bazı kişiler muhtemelen Sırp asıllı bir Boşnak polis olabileceğini belirtiyor), sonra tekrar Hırvat polisi biniyor giriş çıkış damgası filan vurulmuyor pasaportlara.
Yaklaşık 15-20 dk sonra Metkoviç sınır kapısındayız. Yol çok kalabalık gidiş geliş dolu.Tekrar ilk Hırvat polis biniyor, sonra da Boşnak polis yine bizi uzunca inceliyor. Sınırı geçince yemek molası veriliyor bir yerde.
Hava sıcak otobüs klimaları çok verimli değil. Nihayet saat 16.30 da Mostardayız.
İnince bir kadın oda diye soruyor 2 kişi 25 euro ama kadını hiç gözümüz tutmuyor ve düzgün bir konaklama istiyoruz günlerin yorgunluğu üstümüze binmeye başladı galiba.Merkeze doğru yürürken Hotel Bristol diye bir yer görüp beğeniyor eşim evet pahalı ( 2 kişi 95 eur yani 180 km kahvaltı dahil) ama çok düzgün bir 4 yıldızlı otel.
Bosnanın para birimi Konvertibilna Marka.(KM)
Neretva nehri manzaralı odamız çok hoş. Hemen duşumuzu alıp vakit kaybetmeden gezmeye çıkıyoruz.
Hemen bir postahanede para bozdurmak istiyoruz görevli pasaport diyor, haydaaa nerden çıktı pasaport, otelde derken adam suratımıza dahi bakmadan komisyonu da kesip paramızı veriyor. Eski çarşının yakınına gelince açlığımız ve kokular bize Sarajevo cevapcici tabelalarını işaret ediyor.
Oturduğumuz yerde et dana mı diye soracak oluyoruz kadıncağız hemen helal diyor. 2 cevapcici, 2 ayran 28 KM) sipariş ediyoruz. Bizde Türküz deyince hemen sahibi (hanımın babası) geliyor. Adana, Ankara,Mardin, İstanbul da bulunduğunu ve anlayabildiğimiz kadarı ile tır şöförlüğü yaptığını anlatıyor bize tarzanca. Kalkarken “Allaha emanet” diyerek uğurluyor bizi.
Dolaşmaya başlıyoruz. Sağlı sollu dükkanlar, lokumcular, mini kapalıçarşı gibi burası. Herşey çok tanıdık, sıcak ve sevimli. Fakat Hırvatistan da hiç görmediğimiz tarzda dilenci çocuk ve büyükler burada adım başı..
Ama işin birde üzücü ama çok üzücü kısmı var. Şehirde binalarda savaşın izleri her yerde. Binalar delik deşik, çok etkileniyorum, üzülüyorum. Mostar’a ilk saldırıyı 92 de Bosnalı Sırplar düzenledi, 93 yılında ise köprü Hırvat topçu ateşi ile yerle bir olmuştu ve yeniden inşasını Erbu isimli Türk şirket yapmıştı ve açılışta Türkiye önemli rol oynamıştı. Köprünün yıkılma, yapım aşamalarını adım adım gösteren bir müzede fotoğraflar ve belgesel var.
93 yılını unutma tabelası dikkat çekici
Mostar köprüsü ve altından akan Neretva nehri inanılmaz güzellikte. Bu köprüden evlenmek isteyen gençler çok sığ olan sulara atlayarak cesaret gösterisi yaparlarmış kızlara. Şimdi ise gösteri olarak para karşılığında da yapıyorlar.Mostar Dalgıçlar Kulubü de köprü üzerinde.
Nehrin batısında Hırvatlar, doğusunda ise Müslümanlar yerleşmiş. Bu dağdaki devasa haç Hırvatların yoğun olduğu bölgeyi tepeden gözetliyor gibi.
Bu düşüncelerle dolaşırken çok güzel resimler dikkatimizi çekiyor. Resimleri yapan kişi, atalarının da Balkan Türkü olduğunu kendisinin Türkçesinin kısıtlı olduğunu anlatıyor İngilizce.Yaklaşık 15 dk. sohbet ile buraların durumu, bolca politika konuşuyoruz, bize birkaç yer tarif ediyor teşekkür ediyor ayrılıyoruz.
Arada bir yerlerde soluklanmak için birşeyler içiyor, gezmeye devam ediyoruz. Gezimize Koski Mehmet Paşa camii taraflarında devam edip, şehri bolca fotoğraflıyoruz.
Gencecik yaşta ölenlerin mezarlarının bulunduğu kabristanı da ziyaret ediyoruz. Şalımla başımı örttüğümü gören bazı kişiler bana doğru bakıyor. İçimizden birşeyler akıyor duamı ediyorum, gözyaşlarımı tutamıyorum.
Mostar’ın benim içime işleyeceğini en baştan biliyordum. Savaşı, çekilen acıları görmek yıllar geçse de içimizi burkuyor.
Mostar’da binalarda savaşın izleri
Bir yerde oturup konuşuyoruz biraz. Hala acıkmadığımızı farkedince akşam otele dönerken meyve alalım sadece diye kararlaştırıyoruz. Şimdi rotamız Hırvatların yoğun yaşadığı Katedral Bölgesi. Akşam iyice çöktü ama burada Mostar köprüsü civarındaki hava yok. Boş sokakları turluyoruz, bombalanmış binalar arasında yürüyerek şehri turluyoruz.
Çok yorulduk, bir marketten meyve alıp otele gidiyoruz. Minik bir balkonumuz var manzaramız Neretva ise şahane. Günü; Mostar’ı,savaşı, Balkan coğrafyasını konuşup etrafı seyrederek noktalıyoruz. Bazen uzun suskunluklar oluyor, düşünüyoruz.
Sonra ben uykuya dalıyorum, eşimde televizyondaki dünya kupası elemelerine….
11.08.2009 Mostar
Sabah 08.00 civarı kalkıp kahvaltıya iniyoruz. Otel çok kalabalık. Balkanlardaki durum ile ilgili bir konferans var ve her milletten katılımcı kahvaltıda. Hala yorgun olduğumuzu konuşuyoruz aramızda. Belim ağrıyor, ayaklarım da ondan geri kalmıyor. Birde üstüne üstlük gözüm şişmiş. 2 ağrı kesiyi ardarda yutuyorum çok sıkıntım var çünkü..Kahvaltı sonrası odaya çıkıp 1 saat daha uyuyoruz. İkimize de iyi geliyor. Sonra toparlanıp otobüs terminaline yürüyoruz. Tam varmak üzere iken müthiş bir yağmur başlıyor. Saraybosna bileti alıyoruz.(kişi başı 17 KM, valizler 2 KM)
Ver elini Sarajevo yada Saraybosna….